Çok merak edilen masonluk; sembolik...
Ezoterik sistemlerinde bilgi semboller ile aktarılır, bunları içselleştirmek inisiyenin vazifesidir.
Masonluk hakkında söylentilerden uzak durmayı başarıp, birinci elden sözlü ve/veya yazılı bilgi edinmeyi seçenler hiçbir şeyin sihirli değnek değmesi gibi bir anda olmadığını, olamayacağını bilir. Sadece masonluk değil, ezoterik sistemlerin hiç birinde kişi bir anda nihai noktaya erişemez. Varıldığı tasavvur edilen o nihai nokta yerine yolculuk halini düşünmek çok daha isabetlidir.
Erişmek kişinin kendi kendine başarabileceği bir süreç değildir. Bir üstat, bir mürşit, bir öğreten olması gerekir. Rehberlik yapacak, yol arkadaşlık edecek özetle o yolu kat etmiş biri yoksa kaybolmak işten bile değildir.
Yol boyunca herkesin dağarcığı kadar alabileceği bazı bilgiler, anladığı kadarıyla kendine katacağı kodlar da vardır. Bunlara semboller denir. Masonluğun temelini oluşturan çırak-kalfa-üstat derecelerinden ibaret masonluğa da “sembolik masonluk” tanımının verilmesi bundandır.
Mason, tekris edildiği günden başlayarak ömrü boyunca semboller ile çalışır, çalışması gerekir. Öğrendiklerini bildiklerine katar, bildiklerine de yenilerini ekledikçe sembollerin gözüken tarafı altındaki derin anlamlarını keşfetmeye başlar.
Masonluğu ifade eden en yaygın iki sembolden biri gönye, diğeri pergeldir. Bu ikili, mason olan olmayan pek çok kişiye aşinadır. Mason olmayanlar da bilir ne olduğunu. Bazıları ortasına giren G harfi ile daha da zenginleşir. Bu ikili ya da üçlü, masonluğu ifade eder de her birinin ne anlama geldiğini bilen sayılıdır. Sembolik dili okumanın ayrıcalığı burada başlar.
Bu dile ilgi duyanların karşısına çıkan Gönye, Tesviye ve Şakul de mason localarının vazgeçilmezleri arasındadır. Operatif masonluk anlayışından günümüze kadar varlığını ve önemini koruyan bu avadanların Masona yükledikleri erdemleri ise mason olmayan bilmez, bilemez…
Yolculuk başlasın…
Masonluk mesleğinde çok özel bir yeri olan, Latince VISITA INTERIORE TERRAE RECTIFICANDO INVENIES OCCULTUM LAPIDEM deyişinin kısaltması olan V.I.T.R.I.O.L.’dür. Meali; “dünyanın derinliklerine indikçe düzeltilecek o değeri keşfedeceksin” olarak düşünülebilir. Okült çalışmalarda “felsefe taşı” sembolizması odaklı bir ifade olmasının yanı sıra ezoterik dünyada bireyin kendi hatalarını keşfetmesi ve gidermesi içeriğini ortaya koyan bir ifade olarak kabul görür. Anlamı; kişinin bilgisine göre çeşitlenir, derinlik kazanır ve farkındalık yaratır.
Günümüz kişisel gelişim kitaplarının da ana teması önemli ölçüde kişinin kendini keşfetmesi değil mi?
Masonluk, ilkeleri ve öğretilerini semboller üzerine yükleyerek çarpıcı ve anlaşılır şekilde anlatmayı hedefler. Sembollerle öğreti, yoruma açık olarak, gördüğünü ve hissettiğini kendine özgü ifade etme ve anlama sanatıdır.
Hal böyle olunca mesleğin sembolleri arasında bir yolculuğa çıkmak da kaçınılmaz olur. Semboller ile nasıl düşünüldüğünü, çalışıldığını ve de kişinin kendini nasıl ifade ettiğini ya da neden düşünülemediğini, çalışılamadığını ve de kendisini ifade edemediğini anlamanın yolu sembolleri A’dan Z’ye kavramaktan geçer.
A’dan Z’ye; eşkenar oluşturan üç noktadan…
Bu yolculuk için seçtiklerim, semboller ile ne kadar anlaştığımızı veyahut da neden anlaşamadığımızı keşfetmenin kilometre taşları oluyor.
Üç nokta En yaygın Masonik kısaltmadır. Alegori perdesi arkasına gizlenmiş, Semboller ile tasvir edilen bir Ahlak Sistemi olarak kabul gören Mason’lukta pek çok açıdan önem taşıyan Üç sayısı, en kestirme biçimde Eşkenar Üçgen oluşturacak eşit aralıklı Üç Nokta ile ifade edilir. Üç ve Üç Nokta başlı başına Masonik bir çalışmaya konu olacak enginlikte ve genişliktedir. Masonik dokümanlarda ve yazışmalarda kullanılan bir tür sinye yani imza niteliğindedir. Şifre olmamakla birlikte kimi Masonik kavramların kısaltmalarında yaygın olarak kullanılır. Kavramlardaki birkaç harften sonra konulan Üç Nokta, o Kardeş’in Masonik kavramlara ve terminolojiye ne kadar hakim olduğunun ya da olamadığının en belirgin göstergesidir, bilmeyen okuyamaz! Matematik’te “bu nedenle” bağlacı olarak kullanılır, mantıksal sonucu ortaya koyar. Örnek; Tanrılar ölümsüzdür. Zeus Tanrıdır. ∴Zeus ölümsüzdür. Ucu aşağı bakan hali ise “çünkü” anlamında kullanılır, öncül değişimi bir anlamda mantık dizininin tersten okunmasıdır. Örnek; Tanrılar ölümsüzdür. Zeus Tanrıdır. Zeus ölümsüzdür.
Sembolik dile hakim olanlar “bu nedenle” anlamına gelen sivri ucu yukarı bakan eşkenar üçgen formundakini kullanıyor, mesleğin hakkını veriyor. Sivri ucu aşağı bakan eşkenar üçgen formunda olanı kullanıyor olsaydık, kavramlar “çünkü” ile açıklıyor olacaktı ve yorum faslı bütünü ile göz ardı edilecekti! Masonluk, didaktik bir çalışma alanı olmaktan ibaret kalacaktı. Bir küçük sembol, bakınız masonlukta nelere kadir…
6 Köşeli Yıldız İçiçe girmiş iki Eşkenar Üçgen’in oluşturduğu köşeleri ve ortası ile 7’nin Sembol’üdür. Kaynaklarda Davut’un Kalkanı, Süleyman’ın Mührü diye geçer, oysa kullanımı Paganlık kadar eskidir. Dört ana yön ile aşağısını ve yukarısını işaret ettiği için Evrensellik ifadesidir. Aşağı ve yukarı bakan üçgenler, İslamiyet’te Allah’ın isimlerinden Cemal ve Celal anlamına geldiği gibi tanrıya ulaşmayı ve içsel yolculuğu remzeden unsurlardır. Ateş ve Su düalitesi de son derece yaygındır. Musevilik’te ve diğer inanç sistemlerinde 7 ile ilişkilendirilen pek çok simge ve anlatım mevcuttur.
Bilmeyen için 6 köşeli yıldız İsrail ve Yahudilik’ten ibarettir, biz inisiyeler için bu yanı sadece ve sadece küçük bir ayrıntıdır.
Alegori Günümüz Türkçe’sinde sadece simge olarak kullanılan bir kavram, ezoterik sistemlerin vazgeçilmezidir. Bu anlamda öğreti bütününü oluşturan tüm kavram ve alt bileşenleri doğrudan değil, inisiyenin kendi algı enginliği ve derinliği oranında kavramasına olanak tanıyan dolaylı anlatım tekniğidir.
Söz gelişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, tarımsal üretimin ve ülkenin kalkınmasındaki önemini anlatmak için “köylü, milletin efendisidir” diyerek, mükemmel bir alegori örneği vermişti. Alegorik ise Günümüz Türkçe’sinde simgesel kavramını karşılar. Alegori ile anlatılan veya algılanan anlamına gelir. Ezoterik açıdan Öğretme ile Öğrenme’nin en hassas olduğu dengedir.
Bugün kullanılmıyor olsa da Müptedi, öğrenen anlamına gelen Osmanlıca bir sözcük ki vaktiyle Çırak kavramını ifade ederdi. Mürebbi ise Osmanlıca bir başka sözcük ki o da öğreten anlamına gelir ve vaktiyle Üstat için kullanılırdı. Çırak ve Üstat ikilisinin, Müptedi ve Mürebbi karşısında yeterince güçlü bir birlik sergileyemediği ortada.
Ateş Masonik terminolojide iki ayrı anlamı vardır. Dört Temel Element’ten biri olan Ateş, Tekris Töreni’nde ısıtma ve yakma özellikleri ile yapıcı ve yok edici yanlara sahip olduğu Düalist bir anlayış içinde anlatılır. İkinci anlamı ise; Agap gibi özel ziyafetlerde yüksek sesle ve hazır bulunan kardeşlerce hep birlikte Ritüel’e uygun olarak Şarap yudumlama öncesinde söylenen bir deyiştir. Bugün rafa kalkmış eski Agap ritüellerindeki baruttan ilham ile masonik terminolojiye girmiştir, yaşamı boyunca hiç Agap görmemiş bir harici için havada kalan bir nida olduğu kesindir.
Batıl ile batınî sıklıkla karıştırılan ancak birbirleriyle alakasız hatta birbirlerinin zıddı iki kavramdır. Batıl inanç, Boş İnanç anlamına gelen Osmanlıca bir kavramdır. Herhangi bir fikre, doğru olup olmadığına bakmaksızın körü körüne bağlılığı ifade eder. Mantıksal temeli olmayan ve sebebi bilinmeyen davranışları da barındırır. Batıl, Gerçek ile ilgisi olmayan, aklın kabul etmediği olgulardır. Gücünü cehaletten alır, toplumsal tutsaklığa açılan en geniş kapıdır.
Batınî ise Ezoterik anlamına gelen Osmanlıca bir sözcüktür. İslam inancında Kuran’da yer alan ayetlerin ilk bakışta anlaşılan anlamlarının ötesinde başkaca anlamlar barındırdığı fikrini ve bu fikri benimseyenleri tarif eden bir kavramdır. İslam mistisizmi ya da Sufilik ile ilişkilendirilir.
İslam mistisizmi masonlukta çalışılan konulardan biriyken, diğeri sonuna kadar mücadele edeceğimize yemin edilen bir tavırdır.
Damalı döşeme Masonluktaki tipik unsurlardan biridir. Kareli zemin, mozaik ya da siyah beyaz taban; Mabet içinde Yemin Kürsüsü’nün bulunduğu yeri tarif ederken, Ezoterik açıdan da Kutsalların Kutsalı bölümünü remzeder. Ahit olarak da bilinen 10 Emir’in muhafaza edildiği Sandık için kurulan ve Tabernakl olarak bilinen çadırın zeminindeki desendir. Kareli, Mozaik ya da Siyah-Beyaz olarak da tanımlanır. Yaşanan yoksunluk ile yaşanacak refah, yolculuk ile vaad edilen topraklara yerleşim gibi gibi sayısız düalizm örneğine rahimdir, başlı başına ilham kaynağıdır.
Bu zemin eni ve boyu aynı sayıda kareden oluşsaydı dualizm “denge” içinde olacaktı ancak boyutları uzun kareye, günümüz Türkçesi ile dikdörtgene çevirince düalizm dengesini kaybetmiyor mu?
Ebedi maşrık Ölümsüz/lük anlamında kullanılır. Bu dünyadaki yaşamı sona eren Kardeş’in bilinen yaşam formu dışında ve Ruhun ölmezliği/ölümsüzlüğü anlayışı kapsamında, “Hiçbir şey ölmez, her şey yaşar” ifadesinde de belirtildiği gibi yaşamaya devam ettiğini ifade eder. Oysa davranışlarımız ölüm odaklı yas temalıdır, ölümsüzlüğü kutlama söz konusu bile değildir. Neden? Ölümlü birinin ölümsüzlüğe kavuşması kutlamaya değmez mi?
Konuyu daha farklı bir açıdan ele alalım: Dünyanın “kozmik bir okul”, yaşamın da bu “okulda alınacak dersler” olduğu yaklaşımında ölüm kavramı, inisiyenin ölümsüzlük ile karşılaşmasını remzeder. Dünya Okulu’nda alacağı ders kalmayan inisiyelerin, bu okulu önceden bitirenlerin tekamülleri için devam ettiği diğer okula geçişlerini anlatır. Ölüm sembolizması bir varlığın bildiğimiz realitedeki planı terk edip, başka bir realitedeki yeni bir plana ya da forma geçişidir. Bunu da en iyi Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin “bedenin ölümü sır ehli (inisiyeler) için bir hediyedir” lafı anlatır.
Üzerinde durduğumuz Ebedi Maşrık kavramı; bu bilgi zincirini oluşturan halkalar teker teker ele alınarak incelendiğinde, inisiye olmayanlar için anlaşılması güç, belki de anlaşılması imkansız bir kavramdır. Tekris edilerek ezoterik-inisiyatik yaşama doğan masonlar için de barındırdığı anlamı tam olarak idrak etmenin kolay olduğunu söylemek de pek mümkün değildir.
G harfi Latin alfabesinin yedinci harfidir. G Harfi’ni 7 sayısı ile ilişkilendirmeyi düşünenler için hemen bir açıklık getirmek gerekir. Aynı G kadim dillerden Yunanca’da gamma, İbranice’de de gimel’dir ve her iki alfabenin de üçüncü harfidir. Tanrı anlamına gelen God, zaferi ifade eden Glory, yaradılışın bilimi kabul edilen Geometri, Gnose, Genie, kutsal tanrıça kavramına atıf yapan ve “toprak ana” anlamına gelen Geomater, Gaia bağlantısı ile “dipsiz derinlik” anlamında kullanılan Gayya gibi kavramları ifade ettiği anlatılır ancak enteresandır tek başına kullanılmaz. Genelde Gönye-Pergel, Beş Köşeli Yıldız ve Güneş sembolleri ile birlikte ve iç içedir. Gönye ve Pergel ile masonluğun en iyi bilinen sembolü olur. Bu iki sembol birlikte kimi Büyük Loca’ların dışında da yer alır. G Harfi’ne ilk 1727 tarihli Wilkinson Elyazması’nda rastlanır. Günümüzdeki yaşayan dillerde G Harfi ile başlayan pek çok sözcük ile ilişkilendirilirse gerçek anlamda bir araştırma için Aramice ve Keltçe gibi kadim dillerin de taranması gerekir.
G, bu kadar önemli ise neden tek başına kullanılmamakta?
Ham taş Duvarcılık mesleğinde henüz işe yaramayan, ocaktan koparılıp alınmış en kaba haldeki Taş anlamına gelir. Başta bilgisizlik olmak üzere kusurlu ve işe yaramaz olanı remzeder. Çırak Mason yontulmamış Taş ile özdeş tutulur. Kuran’da geçen ve “derili” anlamına gelen beşer ile eşanlamlı kabul edilebilir, insan olabilmesi için çalışması, kendini yontması ve ustalardan öğrenmesi gerekir. Oysa Mabet’lerdeki Ham Taş, ham değil epey işlenmiş ancak işlenmemiş havası verilmiş bir taştır.
Bu noktada Taş’ın ham olma sınırı nerede biter, yontulmuşluk eşiği nerede başlar sorusu akla gelmiyor mu? “Teşbihte hata olmaz” denir ama biri için “ham” olan bir başka kardeş için “yontulmuş” ise nasıl anlaşılacak, hangi noktada buluşulacak?
İlmek ya da boyun bağı, özgürlüğe kavuşma vurgusu yapan bir sembol olmakla birlikte tıpkı doğmamış çocuğu annesine bağlayan Kordon gibi henüz inisiyasyon evresindeki kişiyi doğacağı masonik dünyaya bağlar. Bu, Tekris Töreni sırasındaki kateşik konuşmalarda nedense göz ardı edilir, hemen hiç dile getirilmez. Boyundaki bağın çıkarılması ile göbek bağının kesilmesi arasındaki paralellik yeni doğanın kendine yeterlilik yoluna girdiğini ve çevresindekilerin desteği ile gelişimine başladığını ifade eder.
Bu durumda yaşamsal bir bağ mı koparılıyor yoksa esaretten mi kurtarılıyor?
Jüridiksiyon/Jürisdiksiyon ile Jüriprudans/Jürisprudans meslekte oldukça nadir karşılaşılan belki de hiç karşılaşılmayan kavramlardandır. Birbirlerini tamamlar nitelikleri ile somut ve soyut olan bir aradadır.
İlki belirli bir idari yapının gücünü ve bu gücün etkinlik alanını ifade eder. Masonik yönetim biriminin öğreti ve uygulamaları ile denetim alanı için kullanılmaktadır. Genel olarak ülke ölçeği söz konusudur, ancak aynı ülke ya da coğrafyada birden fazla Jüridiksiyon olan örnekler de mevcuttur. Diğeri ise belirli bir idari yapının gücünü oluşturan hukuk anlayışı, ardındaki ilke ve esasları ifade eder. Jüriprudans, hukuk nosyonu olarak da algılanacak felsefi ve soyut bir kavramdır, bu anlayışı pratiğe taşıyan Jüridiksiyon’dur. Başka bir ifade ile Jüriprudans yoksa orada bir Jüridiksiyon’dan da söz etmek mümkün değildir.
Kardeş Sofrası yabancı dillerde “uyum” ya da “ahenk” anlamına gelen “harmony” sözcüğü ile kullanılır, bu sofralara “harmony table” denir. Mabet’te yapılan çalışmanın ardından kardeşlerin birlikte yedikleri yemek anlamına gelir. Kardeş Sofrası, Ritüelik bir çalışma olmamakla birlikte Mabet’teki çalışmanın devamı niteliğindedir. Locadan locaya değişmekle beraber gündemi önceden ilan edilen hatta Tersimat’ı tutulan Kardeş Sofrası geleneği olduğu gibi sözün tümüyle serbest bırakıldığı Kardeş Sofrası alışkanlığı da vardır.
Kuzu derisi mesleğimizde bir Mason’un çalışmaya başlarken kuzunun masumiyeti ile kuşandırılmasını anlatır. Kardeşin sıfat ve ünvanına göre farklı da olsa kuşanılan kuzu derisi Önlük, beyaz rengin saflığı ile pekişir. Mason beyaz kuzu derisi Önlük kuşanır kuşanmasına ama genelde Önlük ile birlikte anılan Eldiven ile sadece “beyaz” ortak paydasında buluşur. Eldiven, kuzu derisinden değildir. Eldiven, masonik kısaltması olmayan yegane masonik alamettir.
Loca En az 7 Mason’un bir araya gelmesi ile oluşan inisiyatik-ezoterik topluluktur. Masonluk dünyasındaki en küçük Hür topluluk olarak da tanımlanabilir, ancak unutulmamalıdır ki locaların bir araya gelmesi ile Büyük Loca’lar kurulabilir ve Obediyans’lar oluşur. Her ne kadar tüzel kimliğin yanı sıra fiziki mekan için de kullanılsa da locanın ruhani kimliği Mabet ya da Mahfil ile cismanileşir.
Bu durumda loca, Büyük Loca’yı Mabet kabul edecek olursak yapımındaki bir “taş” olduğu düşünülebilir.
Mahuf Adayın Tekris öncesinde ezoterik dünyanın sınırında karşılaştığı görevlidir. Ürkütücü kostümüne karşın adayın dış dünyadan içrek dünyaya geçişine eşlik eder. Sembolik olarak adayın harici dünyadaki celladıdır, Ezoterik görevi ise adayın Vasiyet’ini alıp bekleyen inisiyelere ulaştırmaktır.
Mahuf, Tefekkür Hücresi çevresinde özel kıyafeti ile görevini yapar ancak vasiyetnameyi Loca’ya getirirken bu kıyafetten sıyrılır. İlk görevini bitirip, ikinci görevine başlaması olsa gerek bu değişimin sebebi.
Nur-u Ziya düalist bir kavramdır, çünkü: Her ikisi de Işık anlamına gelen iki Osmanlıca sözcüğün biraraya getirildiği, Masonik açıdan büyük öneme sahip olan bir kavramdır. Nur, kişinin içsel aydınlanmasını ifade eder Basiret ve Hidayet ile ilişkilendirilir. Ziya ise daha çok dışa dönük hatta maddi dünyaya aittir. Başka bir ifade ile Güneş’in Işık saçması gibi her Ziya’da bir Nur vardır ancak Işık’ın her zaman Güneş’ten doğmaması örneğinde olduğu gibi her Nur kendi içinde Ziya barındırmayabilir.
İkinci anlamı ise bugün Hür ve Kabul edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın faaliyetlerini sürdürdüğü ana binanın bulunduğu sokaktır. Bu sokağın adı bir süredir Nuri Ziya olarak geçmekte, dahası Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Derneği’nin sicil kaydındaki resmi adresidir.
Önlük başlı başına alameti farikadır. Önlük kuşanmak masonluğa kabul anlamına gelir. Adayın Tekris Töreni’nde ilk kez karşılaştığı önlük, görevli kardeşlerin yardımı ile kuşandırılır. İstisnai olarak bu kuşandırma işi varsa baba ya da kayınpeder ya da dede kardeşe bırakılır. Mason, Kalfa Derecesi’ne geçtiği Geçiş Töreni’nde ve Üstat’lığa yükseltildiği Yükseliş Töreni’nde bu dereceleri ifade eden önlükler ile ayrıca onurlandırılır. Önlük, masonun ezoterik dünyadaki sembolüdür, seviyesinin ve taşıdığı sorumluluğun göstergesidir. Önlük kuşanılmadan mabede girilmez. Masonluğa yakışmayacak bir anlaşmazlık söz konusu olduğunda da önlük takılmaması, sembolik olsa da sorunun mason kimliği ile değil harici dünya teamüllerine göre giderilmesi öğütlenir.
İnisiye olmayan ancak masonluk anlayışına benzer düşünce sistematiğine ve duruşuna sahip olanlar için kullanılan “önlüksüz” ifadesi bir onurlandırmadır. Bir anlamda bunun tersini hicveden “Masonsuz Önlükler” lafı da vardır. “Sembolü var ama kendi yok” anlamına gelen bu ifade, eksikliğin nerede aranması gerektiğinin işaretidir.
Sembol Evrensel bir dildir, bilimdir, sanattır. Ezoterik dünyanın kodlarıdır. Dil olarak değişmezlik, bilim olarak kendine özgülük, sanat olarak da yaratıcılık özelliklerini taşır. Alegorik anlatımı ve alegorileri destekler. Algılanan ve anlaşılanın düşünsel boyutudur. Bilgisayarlardaki kodlardan farksızdır. İmge ile eş anlamlıdır.
Masonluktaki “olmazsa olmaz” niteliğindeki semboller, anlaşmak için en güvenilir dil olması gerekirken bazı durumlarda anlaşamama yolundaki kilometre taşları olurlar. Semboller ile anlaşılan masonlukta ve diğer ezoterik sistemlerde yetersizlikler anlaşamamanın yegane sebebidir.
Taş bir kütledir, haliyle işe yarayabilir ya da yaramayabilir ancak yontulması halinde değer kazanır. Bu, başlı başına artı değer yaratmaktır. Operatiflerde taş dizici, ki Operatif Masonluk’ta mesleki yetkinlikten yoksun, hatta Çırak olarak bile yeterince bilgi edinmemiş, harç yapmayı bilmeyen, taşları da sadece yanyana ve üstüste koyabilen, bir anlamda cahil duvarcıları anlatır. Taş yontucular, ki operatif açıdan aletlerini elinden bırakmadan inşaata katılan meslek erbabını anlatır. Bir de taş ustaları vardır, ki el emeği ile çalışılan operatifler döneminde ocaktaki Ham Taş’ı seçen, elleri ve araç gerecinin yardımı ile işleyen ve mabedi oluşturan duvarlardaki yerine konulacak hale getiren meslek erbabını ifade etmektedir.
Fikir ile çalışılan ve spekülatif olarak tanımlanan günümüzde ise insanı remzeden Taş ile ilişkilendirilen, kişinin ezoterik inisiyatik açıdan kusursuz hale gelmesi için sarf ettiği çaba bu operatiflerdeki kadar kapsamlı değil. Aramızda yılmadan bıkmadan öğrenmek yorulmadan usanmadan öğretmek, aldığından bir fazlasını vermek için çabalayan gecesini gündüzüne katan pek çok kardeş var. Böyle olmayan, böyle davranmayanlar da var kuşkusuz.
Günümüzdeki farklılıklar daha çok sıfat ve ünvanlara endeksli. Oysa bu farklılığı ortaya koymak ve farkındalık yaratmak; çalışmalara devam eden, konferans veren, kitap yazan, çeviri yapanlar ile irtibatlandırılsaydı daha doğru olmaz mıydı?
Ünvan/lar Masonluk’ta ünvanlar tüzükler uyarınca seçilmiş ve/veya atanmış görevliler için görevlerini belirleme amacı ile kullanılan tanımlardır. Ünvan, görev süresi içinde o kardeşi tanıtırken, masonik ortamda kendisi ile konuşulurken veya kendisinden söz edilirken, yazışmalarda, yazdığı eserlerde kullanılır. Görev ile ilişkilidir, geçerliliği de o görev süresi ile sınırlıdır. Okunduğu şekliyle açık olarak yazılabildiği gibi ritüelde ya da Masonik Protokol’de belirtildiği gibi Masonik Kısaltmalar ile de ifade edilebilir.
Büyük Görevliler Kurulu’ndaki Masonik Ünvan’lar; Büyük Üstat, Bir Önceki Büyük Üstat, Büyük Üstat Kaymakamı, Büyük Üstat Yardımcısı, Büyük I. Nazır, Büyük II. Nazır, Büyük Sekreter, Büyük Hatip, Büyük Hazine Emini, Büyük Hasenat Emini, Büyük Muhakkik, Büyük I. Tören Üstadı, Büyük II. Tören Üstadı, Büyük Kutsal Kitap Emini, Büyük Sancaktar, Büyük Koruyucu, Büyük Gözcü, Büyük Sekreter Yardımcısı, Büyük Hatip Yardımcısı, Büyük Hazine Emini Yardımcısı olarak sıralanır. Masonik Sıfat’lar ise En Muhterem, Pek Muhterem ve Çok Muhterem’den ibarettir.
Loca’daki Masonik Ünvan’lar da Üstad-ı Muhterem, Bir Önceki Üstad-ı Muhterem, I. Nazır, II. Nazır, Sekreter, Hatip, Hazine Emini, Hasenat Emini, Muhakkik, I. Tören Üstadı, II. Tören Üstadı, Kutsal Kitap Emini, Sancaktar, Koruyucu, Gözcü’dür. Sıfatlar ise Muhterem, Üstat, Kalfa ve Çırak’tır.
Vasiyetname Yaşamın bittiğini kabul sembolüdür, zaman zaman da ölüm ile eş tutulur. Aday tarafından Tefekkür Hücresi’nde doldurulan belgedir, adayın aile, yurt ve vatan kavramlarına bakışını, bu konulara ilişkin görüşlerini içerir. Tekris Töreni sırasında her adayın vasiyeti okunur ve Sır Saklama’ya gösterilen özen vurgusu ile yakılıp, yok edilir. Bu vasiyetname eşkenar üçgen şeklindedir ve bu bir tesadüf değildir.
Üçgen en yalın haliyle Sağlamlık, Dayanıklılık, Değişmezlik simgesidir aynı zamanda Fikir anlamına gelir. Eşkenar bir Üçgen ise zaman boyutu katılan daha zengin bir semboldür. İçinde geçmişi, bugünü ve geleceği barındırır. Masonik açıdan bir başka anlamı daha vardır ki bir yanı ile Nur-u Ziya’yı diğer yanıyla ise karanlıkları barındırır. Alttaki kısım ise “ışık nereye giderse gitsin vardığı yerde karanlık ile karşılaşacaktır” akidesinin ezelden ebede var olduğunu ve var olacağını anlatan, ancak inisiyenin kavrayabileceği bir yaklaşımdır.
Yemin Her derecede Masonik Yemin vardır, çırak derecesinde adayın namusu ve şerefi ile Kutsal Kitaplar üzerinedir. Yemin bu açıdan bakıldığında ahlaki ve dini bir aksiyondur. Yemin, usule uygun olarak edildikten sonra imza altına alınır ve saklanır. Çırak Derecesi Yemini’ndeki başlıklar vasiyetnamedeki alt başlıklara neredeyse bire bir uyar. Vasiyetnamede sorulan aile, yurt, vatan için verilen yanıtlardır adeta. Fark, vasiyetname yakılıp yok edilirken yemin bir belge olarak, ıslak imzalı haliyle saklanır.
Yemin, hakkaniyet ile hazırlanmış, hiçbir zaman ve hiçbir sebeple tartışma veya itirazlara meydan vermeyecek nitelikte bir metin olmalıdır.
Bu nitelikten yoksunluk, o gün olmasa bile ileride sorunlara sebep olabilir. Yerine getirilmeyen/getirilemeyen yeminlerde, tutulmayan/tutulamayan sözlerde kabahatli kim olur? Vasiyetnameden yemine, eğer bu bir masonik yol haritasıysa, “doğru yolda mıyız, yoksa kayıp mı olduk?” sorusu üzerinde tekrar tekrar düşünmek gerekir.
Zaman Spekülatif Masonluk anlayışında önemi öne çıkan semboldür. Sıfat ve ünvanlara bakılmaksızın, her kardeşin eşit miktarda sahip olduğu yegane unsurdur. İzah gerektirmeyen biricik tesviyedir.
Anlamadıklarımız ve anlatamadıklarımız için her zaman çalışmanın, hem de çok çalışmanın gerektiğini dile getirmenin çabası içinde oldum.
DEVAMI OLACAK, lütfen ilgi duyduğunuz ve merak ettiğiniz kavramları iletin.
.
Hocam regalyaların fonksiyonu ve masonik anlamını açıklayan bir makale isteriz.